Sendikacılık ve İşsizlik
- Metin İnceler
- 15 Mar
- 2 dakikada okunur
James Watt’ın 1763 yılında buharlı makineyi bulması ile, gerek çalışma yaşamında gerek üretim biçimlerinde gerekse de toplumsal yaşamda birçok önemli değişimlere neden olmuştur. Az kişi ile atölyede yapılan üretim artık fabrikalarda yüzlerce işçi ile yapılmaya başlanmıştı. İlerleyen yıllarda çalışma koşulları giderek kötüleşmeye başlamış, gerek yasal boşluklardan gerekse de işçiler arasında bir örgütlenme olmaması nedeniyle özellikle kadınlar ve çocuklar çalışma hayatında oldukça ezilmişlerdi. Sanayi devriminin İngiltere’de ortaya çıkmasının doğal bir sonucu olarak ilk sendikal örgütlenmeler de İngiltere’de görülmüştür.
Ülkemizde ise sanayileşme hareketleri Batı’dan çok daha sonra görüldüğü için sendikalaşma da gecikmiştir. Öte yandan nispeten gelişmeye çalışan sendikacılık hareketleri, 1909 Tatil-i Eşgal Kanunu ve Cumhuriyet döneminde 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu ile gerilemiştir. 1961 Anayasasına bağlı olarak çıkarılan 274 sayılı yasa ile Türkiye’de sendikacılık hareketi ivme kazanmıştır. 1982 Anayasasına bağlı olarak çıkarılan 2821 sayılı yasa sendikacılık hareketini geriletmiştir. Öyle ki 1980 darbesinde Türk-İş hariç tüm konfederasyonların ve üye sendikaların faaliyetlerine son verilmişti.
Genel olarak, ülkemizdeki sendikal haklar, mücadele yolu ile elde edilerek değil daha çok siyasi iktidarın yürürlüğe koyduğu yasalarla oluşmuştur. Sendikaların bir takım sosyal ve ekonomik işlevleri mevcuttur. İşçilerin sosyal haklarını ve ücret düzeylerini korumak ve yükseltmek en önemlileridir. Sendikalar, çalışma hayatında yer alan önemli kurumlardır. Bu noktada, çalışma hayatının en önemli sorunlarından biri olan işsizlik, sendikaları hem etkilemekte hem de sendikalar işsizlikle ilgili çeşitli çalışmalar yapmaktadırlar. Nitekim işsizlik, toplumu etkileyen ve ekonomik durumla ilgili olan oldukça önemli bir olgudur. Kısa bir tanım yapmak gerekirse işsizlik, işgücü arzı ve talebi arasındaki dengesizliktir. Bu dengesizlik, nicelik bakımından olabileceği gibi nitelik bakımından da olabilir. İşgücünün ihtiyaç duyulan alanlar başta olmak üzere mesleki eğitime tabi tutulması bu noktada oldukça önemlidir. Aksi taktirde, işsizlik hem devam edecek hem de uygun nitelikle bir işgücü bulamayan işveren iş yapamayacaktır. İşsiz nüfus miktarının yüksek olması hazzedilmeyen durum 1 olmakla beraber bir miktar işsizliğin mevcut olması doğaldır (%1,5-%2 gibi). Zira, istihdama yeni katılan ve işini değiştirmek isteyen işgücü her zaman mevcut olmaktadır.
Comments